Haberiumturk
haber sitesi: ABD’li
Yahudi bankacı işadamı David Rockefeller, son yüzyılın en büyük
itiraflarını yaptı. Rockefeller’e atfedilen bu itiraflar, aslında
hepimizin bildiği tarihi gerçekler..
TÜRKİYE’YE
ADNAN MENDERES ZAMANINDA “MARSHALL YARDIMI” İLE EL ATTIK
Mesela
Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır.
1950’lerde ülke yönetimine bize desteğimizle Adnan Menderes gelmişti. Aslında
Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı
destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve
ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar
plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden,
borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden
ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar
tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan
kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik Menderes bize bunu hiçbir zaman
kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Ülke insanı ilk defa
asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin
çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu.
Menderes bu şartlarda iktidarda ki yerini uzunca bir süre için,
sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun
öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi.
Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli
ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.
1980
DARBESİ BİZİM İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YAPILDI
Aynı
ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O
zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim
isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika
ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri
kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere
uyguladığımız planı onları da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine
geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi
kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.
BİNLERCE
TÜRK GENCİ UYDURMA İDEOJİLER UĞRUNA CAN VERDİ
En sonunda
bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos,
sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları
başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan
sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve
tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete
düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor
olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar.
Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kişi sokak
çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu.
İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef
olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti.
Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı.
Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı
bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm
sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş,
sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir
duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı
ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.
ÖZAL,
İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA KAPILARI SONUNA KADAR AÇTI
Askeri
hükümet bir süre devlet yöneticiliği yaptı ve bizim belirlediğimiz bir kişiye
yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz
doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim şirketlerimiz bu
bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. İlk önceleri fiyatları çok düşük
tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ülke artık Amerikan ve
Avrupa yapımı mallarla dolmuştu. Sanayi şirketlerimiz stoklarını eritirken
finans şirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek
faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı. Böylece, gelişmekte olan ülkeler
olarak adlandırdığımız bu ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan ve 80’li
yıllarda başlatılan bu proje ile, bütün ülkeler, hem bizlerden aldıkları
mallarla sanayi şirketlerimizi zenginleştirmeye devam ediyorlar, hem de bu
malların karşılığı olan ödemelerini yapabilmek için bizim finans
şirketlerimizden aldıkları yüksek faizli kredilerle, her sene artan bir borç
batağına sürükleniyorlar.
TÜRKİYE’DE
PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU
Bu arada,
Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş
çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki,
bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler.
İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler.
Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker
skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece
parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor,
küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas
dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin
atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya
kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz
tarafından ele geçiriliyordu.
“KÜRT
DEVLETİ PROJESİNİ” HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK
Beyni
yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin
gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve
yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın
çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme
dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş.
Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti
fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya
maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir
örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve
şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan bir avuç toprakta
varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediğimiz geri çevirecek durumda
değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da
bizim için hala geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından
fedakarlık etmek zorunda kalacak.
TÜRKİYE
BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ… SU KAYNAKLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI BURADA
Rockefeller
de sözü devralarak başlıyor;
Türkiye
hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki
ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:
Bir kere
Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda
Türkiye’ye aittir.
İkincisi, Müslüman ve
demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak
istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.
Üçüncüsü,
Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır.
Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.
Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.
EN
ÖNEMLİSİ, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR
Dördüncüsü,
ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada
yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.
Beşincisi
ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Milattan
Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaşayan büyük bir felaketten sonra yaşadıkları
yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar,
yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiğimiz Ari Irk’tandırlar ve
Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca
Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli
olma ihtimali yüksektir.
Milattan
Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan,
toplumda adaleti sağlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk
para kullanan ve vergi toplaya, ilk okul açan ve tekerleği bulan ulustur: yani
dünya medeniyetinin başlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin
araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli
halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre
“kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi
bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı
bas, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, Yağ gibi
erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçe’de kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay
Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır.
Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela
yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.
Fakat biz
bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500
yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet
olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır
Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra
piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve
İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.
MEDENİYETİN
BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK
Medeniyetin
beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür
miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir
toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça başarılı olduk. Sümer Kralları
Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti
sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına
öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim
çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir
dağılımı aşırı düzeylerdir.
Aslında
insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama
insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.
Ben de o
ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Duydukları hiç hoşuma
gitmeyince konuyu değiştirmek istedim.
OSMANLI’YI
YIKMAK ZOR OLMADI
“Dünya
ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” diye sordum. Rothschild
kendimden emin bir tavırla konuşmayı sürdürdü.
Rothschild: Sana
tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı,
Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı
İmparatorluğu’nu parçalayarak Ortadoğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve
İsrail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. İsrail devletinin kurucusu
sayılan Theodor Herlz, o zamanki Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e giderek,
bizim ailemizin desteğiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat
padişah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak çok zor
olmadı. Çünkü padişahlar genellikle Türk kadınları yerine, fethettikleri
ülkelerden köle olarak getirdikleri başka din ve ırklara mensup kadınlarla
evleniyorlardı. Tabii Hürem Sultan gibi bu kadınlar zamanla ülke yönetiminde
söz sahibi oldular ve kendileri gibi yabancı kökenli adamlarıyla bizim
istediğimiz gibi, ülkeyi yıkıma götüren bir şekilde yönetmeye başladılar.
Padişahlar ise devlet yönetiminin emin ellerde olduğu düşüncesiyle zevk ve
sefaya dalmışlardı. Bu da Osmanlı’nın çöküş devrini başlattı. Mason örgütleri
tarafından kışkırtılan insanların çıkardıkları isyanlarla topraklar kaybedilmeye
başlandı. Hazine plansız harcamalarla tüketildi. Savaş sonunda hedefimize
ulaşmamıza az kalmıştı; ama Atatürk adında bir lider ortaya çıkarak
planlarımızı bir süreliğine ertelememize neden oldu. Tabii ki sonuçta bizim
finans ve silah sanayi şirketlerimiz servetlerini onlarca kez katladılar. I.
Dünya Savaşı sonunda Monarşizm tez olarak, Demokrasi antitez olarak, Komünizm’i
yani sentezi oluşturdu.
HİTLER,
BİZİM TARAFIMIZDAN GETİRİLDİ, ÇÜNKÜ BURADAKİ YAHUDİLER İSRAİL DEVLETİNİ KURMAYA
YARDIMCI OLMADILAR
İkinci
Dünya Savaşı’nın asıl sebebi şu an olduğu gibi dünyada başlayan ekonomik
krizlerdi; diğer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar
dışında yaşayan Yahudilerin, yeni İsrail devletini kurmaya yardımcı olmamaları
ve bu ülkeye dönmeyi kabul etmemeleriydi. Hitler’in bulunduğu mevkiye gelmesi
ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar
sayesinde olmuştur. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri,
Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteğiyle
Hitler, dünya savaşı başlatacak güce erişiyordu. Bu iş için Hitler seçilmişti;
çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin
bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu
tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından
evden kovulmuştu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla,
başka bir iş bulamayınca koyu Katolik olan baba evine geri dönmüştü. Hitler
zamanla bu gerçeği öğrenmiş, Yahudilere kin duymaya başlamıştı. İsrail
topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç
katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar
kullanılarak sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları
üretildi. Şimdi aynı katliam senaryosu Ermeni Soykırımı adı altında Türklere
uygulanmaktadır. Bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece
Türkiye yüz milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bu da Türk
ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır.
ATOM
BOMBASI, YAHUDİLERİN YAŞADIĞI ALMANYA’YA ATILAMAZDI, BU NEDENLE JAPONYA
KIŞKIRTILDI
Almanlar’dan
nefret eden o zaman ki Siyonist başkanımız Einstein’ın Amerikan Başkanı
Roosevelt’e bir öneri mektubu göndermesiyle atom bombası çalışmaları Manhattan
Projesi altında başlatılmış ve kısa sürede sonuç alınmıştı. Ama bir sorun
vardı, bu bomba çok güçlüydü ve deneme yapılabilmesi için Amerika’nın halkın
desteğiyle savaşa girmesi gerekiyordu. Ayrıca Alman şehirlerinde çok sayıda
Yahudi yaşıyordu; bu ülkeye atom bombası atılamazdı. Japonlar kışkırtıldı ve
daha önceden haber alınmasına rağmen, halkın duygularıyla oynanarak desteğinin
kazanabilmesi için yüzlerce Amerikan askerinin ölmesiyle sonuçlanan Pearl
Harbor baskınına göz yumulmuş ve bu sorun da aşılmış oluyordu.
İSRAİL
DEVLETİ, ROTSCHILD AİLESİ’NİN CÖMERT MALİ DESTEĞİ İLE KURULDU
Ve böylece
Büyük İsrail İmparatorluğu’nun temelini oluşturan İsrail Devleti 1948 yılında
Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteğiyle kuruldu. Ordo Ab Chaos yine işe
yaramıştı. Bu arada savaşta iflas eden ülkelerin ekonomilerinin düzeltilmeleri
için Harriman, Rockefeller, Vanderblit ve Rothschild finans kurumlarından
aldıkları borç paralar devreye giriyordu.
SOVYETLER
BİRLİĞİ’NE YETERİ KADAR ÜLKE TAHSİS EDİLMİŞ, MALİ DESTEK VERİLMİŞTİ
Sovyetler
Birliği, Hegel Diyalektiği gereği bir karşıt güç yaratılması gerektiği için,
Amerikan International Barnsdall Corporation şirketinin verdiği ekipman ve yine
Amerikan W.A Harriman Company ve Guaranty Tröstü tarafından verilen mali
desteklerle petrol kuyuları ve maden yatakları açarak, ekonomisini geliştirdi.
Bu arada dünya ülkeleri komünizm ve kapitalizm arasında seçimlerini yapmaya
başlamışlar; Sovyetler Birliği’ne kapitalizmi savunan bizlere karşı eşit bir
güç oluşturması ve bu oyunun sürdürülebilmesi için yeteri kadar ülke tahsis
edilmişti.
ÇİN, HENÜZ
KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE AMA ABD EKONOMİSİNE KATKISI BÜYÜK
Çin ise
Amerikan Bechtel Corporation’ın verdiği teknoloji ve beyin gücüyle süper bir
güç haline geldi. Bu ülke henüz kontrol edemediğimiz, dünyadaki tek ülke. Fakat
Amerikan ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar; çünkü iş gücü çok ucuz, ayda
30 dolara çalışacak işçi bulmak bizim ülkelerimizde patronların en tatlı rüyası
olurdu.
VİETNAM,
KORE, KAMBOÇYA, TAYLAND, ENDONEZYA, AFGANİSTAN, İRAN-IRAK, YUGOSLAVYA SAVAŞ
ENDÜSTRİSİ’NİN DENEME VE GELİŞMESİNE YARADI
Size
dünyadan kısa örnekler vererek konuşmamıza devam edeceğim;
Vietnam savaşında, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği silah endüstrileri, yeni imal ettiği silahları deneme fırsatı bulmuştu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi batağa sürüklendi.
Vietnam savaşında, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği silah endüstrileri, yeni imal ettiği silahları deneme fırsatı bulmuştu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi batağa sürüklendi.
Kore
savaşı ile bu ülke iyiye bölündü ve kalkınma hayalleri suya düştü. Böylece
ülke ekonomisi tahrip edildi. Ayrıca bu ülkede mikrop bombaları ve dioksin gibi
çeşitli zehirler ile biyolojik savaş denemeleri yapıldı.
Kamboçya’da Amerika
ile ticaret yapmayı reddeden lider Sihanuk 1970 yılında bir darbe ile devrildi
ve yerlerine ülkeyi kaosa sürükleyen Pol Pot ve Kızıl Kmerler geçirildi.
Tayland’da yine
ülke yönetimi devrilerek yerine diktatörlük rejimi kuruldu. Ülke ekonomisi
yıllarca bize çalıştı.
Endonezya devlet
başkanı Suharto 1957-58 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği
silahlarla Doğu Timor’u işgal etti ve yıllarca sürecek bir kaos yarattı,
binlerce insan öldü.
Afganistan
savaşı Ruslara silah sanayisini geliştirmek için büyük fırsatlar
sunmuştur. Biz de yeni üretilen silahların etkilerini deneyebilmek için büyük
bir fırsat yakalamıştık. Ayrıca ülke çok zengin yer altı kaynaklarına sahiptir.
Afganistan yönetimi şu anda tamamen bizim kontrolümüz altındadır.
İran-Irak
savaşı Saddam’a büyük vaatler yapılarak başlatıldı. İlk iş olarak
birbirlerinin petrol kuyularını ve tesislerini bombaladılar. Tabii sonunda
petrol zengini bu iki bizlerden daha fazla silah satın alıp savaşı kazanabilmek
için ülke ekonomilerini iflas ettirecek düzeye getirdiler. Sonuçta bütün
şehirleri ve petrol tesisleri yine bizler tarafından yeniden kurulacaktı. Bu de
yine bizlerden daha fazla borç almakla mümkün oluyordu.
Saddam
dolduruşa getirilerek başlatılan 1990 yılındaki Körfez savaşı, ile ırak
ekonomisi bir kez daha çökertildi; Kuveyt’i tekrar inşa etmek için milyarlarca
dolarlık iş bağlantıları yapıldı; Amerikan askerleri bölgeye ilelebet yerleşti.
Bu savaşta test amacıyla tüketilmiş uranyum bombaları kullanıldı. Bu bombalar,
etkisi yıllarca sürecek radyoaktif maddeler yayarak bölgedeki yüz binlerce
insanın, tabii bu arada bizim askerlerimizin de ölmesine yol açtı, hala da
insanları öldürmeye devam ediyorlar.
1990
Yugoslav savaşında salkım bombaları kullanıldı. Bu teknoloji harikası
bombalar yere yaklaştıklarında yüzlerce küçük bombalara ayrışıyorlar ve yere
düştüklerinde hala patlamamış olanlar her zaman aktif birer bomba olarak
kurbanlarını bekliyorlar.
Rotthschild
konuşmasına “Bu ülkelerin şimdi tamamen bizim kontrolümüz altında olduğunu
sanırım söylememe gerek yok” diyerek ara verdi. Onun kaldığı yerden Rockefeller
devam etti.
ZAİRE,
ÇAD, YEMEN, GUATEMALA, ŞİLİ, BREZİLYA, DOMİNİK, SOMALİ, PANAMA, EL SALVADOR,
BOLİVYA, EKVATOR, PERU, URUGUAY, ANGOLA’DAKİ SAVAŞLAR VE DARBELER BİZİM
PLANLARIMIZDI
Zaire devletinin
başına CIA destekli bir darbe ile 1965 yılında geçen Mobutu, George Bush’un
deyimiyle Afrika’daki en iyi adamımız oldu.
Çad
Hükümeti 1982 yılında bir darbe ile devrildi ve yerine diktatör Hissen
Harbe geçirildi. Bu geçiş sırasında on binlerce insan öldü.
Yemen 1990
yılına kadar iki ayrı devlet halinde uzun yıllar birbirleriyle savaştılar.
Bizim şirketlerimiz zenginleşmeye devam ettiler.
Guatemala’da hükümet,
komünist rejim tehlikesi bahane edilerek CIA yardımıyla 1953 yılında devrildi
ve bugüne kadar bizim tayin ettiğimiz askeri hükümetlerle ülke sonsuz bir
kargaşa içinde yönetilmektedir.
Şili’de General
Pinochet, 1973 yılında iktidarı ele geçirerek, yıllarca bizim isteklerimiz
doğrultusunda ülkeyi yönetti. Amerika Birleşik Devletleri’ne aktardığı
milyarlarca dolarla ülke ekonomisi bataklığa sürüklendi. Ülke insanları sefalet
içinde yüzerken, bizler daha zengin olduk.
Brezilya'da
komünizmden kurtarılan bir diğer ülkeydi. Ülke yönetimi 1964 yılında bir darbe
ile devrildi, ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Amerika’daki en
güvenilir müttefiklerinden biri oldu.
Dominik
Cumhuriyeti, aynı şekilde 1963 yılında bir darbe ile bizim istediğimiz
yöneticilere kavuştu. Ülkenin serveti bizlere aktı.
1990’lı
yıllarda Kolombiya’da uyuşturucu ile mücadele etmek maskesi altında
ülke yönetimi ele geçirildi. CIA bu ülkeden gelen uyuşturucu parasıyla dünyanın
çeşitli ülkelerindeki operasyonlarını finanse ediyor.
Fiji,
Grenada, Panama, Somali, El Salvador işgal edildi. Sarin, hardal gazı gibi
sinir gazları halk üzerinde denendi. Yüz binlerce insan öldü ve hala ölmeye
devam ediyor.
Bolivya,
Gana, Ekvator, Haiti, Filipinler, Peru, Uruguay, Angola, Seyşel adaları gibi
üçüncü dünya ülkelerinde yapılan darbeler ve karışıklıklar hep bizim
planlarımızın bir parçasıydı.
BÜTÜN ÜLKE
YÖNETİMLERİNİ KONTROL ALTINDA TUTUYORUZ, AKSİ HALDE TERÖR OLAYLARINI DEVREYE
SOKUYORUZ
Avrupa
ülkelerinde kurulan İtalya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri
sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.
İstanbul’daki
sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu
ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için
yaptırıldı.
New York İkiz
Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları
ise tamamen bizim planlarımız doğrultusunda icra edildiler.
Ben
“dünyada el atmadıkları başka ülke kaldı mı acaba” diye düşünüyordum.
Rockefeller böyle beni şaşkınlığa uğratmanın zevkiyle içkisini bir yudumda
bitirerek sözlerini tamamladı;
DÜNYADA
HİÇBİR YERDE MAFYA VE KAÇAKÇILIK OLAYLARI BİZİM İZNİMİZ OLMADAN YAPILAMAZ
“Bu arada,
bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı
ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan
bağlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya
kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması
için, üst kademelerde işbirlikçilerin olması gerekir. Bu işbirlikçiler gözünü
para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu işlere bulaşıldı mı, bir
daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında
çalışan mafya, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü
en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu
parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteğiyle bütün bu
faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna işbirlikçilere dağıtılan para ve
rüşvetler dahildir.
NEDEN KUZEY
AMERİKA VE BATI AVRUPA VARLIKLI BİR YAŞAM SÜRER DÜNYADAKİ 5 MİLYAR İNSAN, BİZİM
1 MİLYAR İNSANIMIZ İÇİN ÇALIŞIR
Bu
örnekler inanın bana sadece buzdağının dışarıdan görünen başı. Gördüğünüz gibi
dünyanın her noktası kontrolümüz altında. Hegel Diyalektiği’nin amacımız
doğrultusunda ne kadar çok işe yaradığını görüyorsunuz. Hiç düşündünüz mü,
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlarına rahat ve varlıklı yaşam
olanakları sunarken, dünyanın diğer ülkelerinde neden sefalet ve bitmeyen bir
kargaşa var? Çünkü bizim ırkımız seçilmiş ırktır, diğerleri sadece köledirler.
Eğer yaşamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu şekilde hizmet etmek zorundadırlar.
Dünyadaki 5 milyar insanı bizim toplumlarımızdaki 1 milyar insan için
çalışıyorlar. Bütün zenginlikleri bizim şirketlerimize ve dolayısıyla bizim
ülkelerimize atkılıyor. Biz gelişmiş ülkeler, her geçen gün daha da
zenginleşirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiş, halkı uydurma
savaşlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiş çaresiz bir halde; refah içinde
yaşayan işbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakları bizim emirlerimizi
bekliyorlar.
Bizimle
işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim
idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim
düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da
bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu
sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve
tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş
karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim
insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan
kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.
İlk önce
bütün bu anlatılanları çok büyük hayaller olarak görmüştüm; ama diğer ülkelerin
durumu aklıma gelince gerçekleşme olasılıklarının olduğunu hesapladım.
Gerçekten de çok az televizyon seyretmeme rağmen savaş ve ayaklanma haberleri
gözüme çarpıyor, açlıktan ve sefaletten sürünen insanları seyrettiğimi
hatırlıyorum. Ama ben medya adamıydım ve bütün bunların sebeplerini araştıracak
zamanım yoktu…
(Haberim
Türk-Haber Sitesi; 19.12.2013)
--
RESYAD
Rüzgar
Enerjisi Santralleri Yatırımcıları Derneği
Başkanı
Salahattin BAYSAL
***
Ebuziya
Tevfik St. No:1/8 Cankaya/Ankara-TURKEY
Tel: +
90 312 439 00 42–43
Fax: +
90 312 440 25 25